Siverek'in bereketli topraklarından kalkan bir rüzgar, mutfağıma doğru esiyordu sanki. Bu rüzgarın fısıltısında, Siverek Tava'nın o eşsiz kokusu vardı. Kalbimde bir heyecanla, bu lezzet destanının kahramanlarını hazırlamaya koyuldum.
![]() |
Siverek tava |
Malzemeler:
* Yarım kilo, en hasından kuzu eti. Sanki yaylalarda özgürce koşturmuş, güneşin ve otların tadını almıştı her bir parçası. Onları, keskin bir bıçağın nazik dokunuşlarıyla, aşkla ısırılacak lokmalar haline getirdim.
* Üç adet, al yanaklı domates. Siverek güneşiyle olgunlaşmış, suyu içinde saklı, tatlı mı tatlı... Kabuklarını nazikçe soydum, içlerindeki o kırmızı hazineyi küp küp doğradım. Her bir küp, tavanın ateşinde dans etmeye can atıyordu sanki.
* Dört tane, ince belli sivri biber. Hafif bir acılıkla lezzete meydan okuyan, yeşilin en canlı tonlarına sahip biberler... Tohumlarını sevgiyle temizledim, onları da et ve domatesle ahenk içinde olacak şekilde dilimledim.
* Bir baş, beyaz incisi soğan. Keskin kokusuyla iştahı kabartan, her yemeğin temel taşı... Onu da ince ince kıydım ki, diğer lezzetlerle kusursuz bir birliktelik kursun.
* Bir tutam, yeşilin en taze hali maydanoz.
Son dokunuşun ferahlığı, yemeğe canlılık katacak bir tutam yeşillik... Onu da incecik kıydım, finalin coşkusuna ortak olsun diye.
* Bir çay kaşığı, kırmızı biberin ateşi. Siverek'in sıcaklığını yansıtan, damaklarda unutulmaz bir iz bırakan kırmızı pul biber.
* Bir tatlı kaşığı, toprağın bereketi tuz. Her lezzeti dengeleyen, yemeğin ruhunu ortaya çıkaran sihirli dokunuş.
* Yarım çay kaşığı, karabiberin gizemi. Derinlik katan, aromayı zenginleştiren gizemli baharat.
* Birkaç damla, zeytinyağının ışıltısı. Tüm malzemeleri birbirine bağlayan, onlara parlaklık ve lezzet katan altın rengi sıvı.
Ateşin Çağrısı:
Geniş ve yayvan bir toprak güveç, sahnenin ortasında yerini aldı. Önce, sevgiyle seçtiğim et parçalarını yerleştirdim dibine. Sanki birbirlerine fısıldıyorlardı, "Birlikte daha lezzetli olacağız." Sonra, kırmızı domatesler ve yeşil biberler katıldı bu koroya. Onların canlı renkleri, güvece bir bahar esintisi getirdi.
Kıydığım soğanlar, tatlı bir melodi gibi yayıldı aralarına. Baharatların o büyülü kokusu, mutfağımı bir masal diyarına çevirdi. Kırmızı biberin ateşi, karabiberin gizemi ve tuzun bereketi, tüm malzemelerle dans etmeye başladı. Son olarak, zeytinyağının ışıltısı her birine dokundu, onları birbirine daha da yakınlaştırdı.
Fırının sıcak kolları açıldı, güveci nazikçe içine bıraktım. Sanki bir aşk mektubunu ateşe teslim ediyordum. Fırının içindeki sıcaklık, malzemelerin arasındaki bağı güçlendirecek, onları bambaşka bir lezzete dönüştürecekti.
Lezzetin Doğuşu:
Dakikalar ilerledikçe, mutfakta tarifsiz bir koku yayılmaya başladı. Etin o doygun aroması, domatesin tatlılığı ve biberin hafif acılığı birbirine karışıyordu. Fırının camından izledim onları. Önce renkleri canlandı, sonra yavaş yavaş suları çekildi, lezzetleri birbirine sindi.
Yaklaşık bir saat sonra, fırının sesi sessizliğe gömüldü. Güveci dikkatlice dışarı çıkardım. Karşımda, aşkla pişirilmiş bir Siverek Tava duruyordu. Etler yumuşacık olmuş, sebzeler karamelize olmuştu. Üzerine serptiğim taze maydanoz, yemeğe son bir canlılık katmıştı.
İlk lokmayı aldığımda, gözlerimi kapattım. Sanki Siverek'in o mistik atmosferindeydim. Yüzyıllardır süregelen bir geleneğin, usta ellerin ve taze malzemelerin birleşimiyle ortaya çıkan bu lezzet, damağımda unutulmaz bir hikaye yazıyordu.
Yanında sıcak pide ve ayranla servis ettiğim Siverek Tava, sadece bir yemek olmaktan çıkmış, bir sevgi gösterisine dönüşmüştü. Her bir lokma, Siverek'in sıcaklığını, bereketini ve misafirperverliğini taşıyordu. Bu sadece bir tarif değil, aynı zamanda bir lezzet seansıydı. Aşkın, ateşin ve Siverek'in ruhunun dansıydı.
Yorumlar